Türk İslam Ülküsü Aşığı Derviş Ruhlu Bir Mütefekkir: Seyyid Ahmed Arvasî
Gündem Siyaset Eğitim Sağlık Teknoloji Spor Ahde Vefa 09/08/2024 20:17 09/08/2024 20:17 143
Hayatı
15 Şubat 1932 yılında Ağrı ilinin Doğubayazıt ilçesinde dünyaya gelen Seyyid Ahmed Arvasî, aslen Van Bahçesaraylıdır. Babası Seyyid Abdülhakîm Arvasî, annesi Cevahir hanımdır. Büyük irşad kutbu velî ve Üstad Necib Fazıl’ın mürşidi Esseyyid Abdulhakîm Arvasî Hazretleri ile babası isim yönünden karıştırılsa da işin aslı çok farklı ve aynı zamanda çok çarpıcı olup, merhum Seyyid Ahmed Arvasî bir dostuna yazdığı mektubta bunu şöyle anlatır:
– “Şu ânda Ankara’nın Bağlum Nahiyesinde yatan Seyyid Abdulhakîm Arvasî Hazretleri ile aynı ailedeniz. Kendileri aynı zamanda babamın da isim babalarıdır. Babama kendi adlarını vermişlerdir. Babam, şu anda yetmiş beş yaşındadır ve Van Gümrük Müdürlüğü’nden emeklidir. Ailem “Arvasî” adı ile bilinir. 650 yıldan beri Anadolu’da yaşar. Orhan Gazi ile tanışan ve Anadolu’ya ilk gelen ceddim Hacı Kasım-ı Bağdâdî adında bir zâttır. Onun oğullarından biri Van Gölünün güneyinde (Arvas köyünde) yerleşmiştir. Biz ondan türemiş ve çoğalmışız. Çok geniş ve köklü bir aileyiz. Şanlı Peygambere “ümmet” olmak nimetlerin en büyüğü iken, bir de “evlat” olmakla şereflenmişiz.”
Babasının mesleğinden dolayı sürekli şehir değiştirmek zorunda kalan Seyyid Ahmed Arvasî, Doğubayazıt’da tamamladığı ilkokul tahsilinden sonra, ortaokulu Erzurum’da bitirmiştir. Ortaokulun son sınıfında iken Üstad Necib Fazıl’ın yazıları ile tanışmasını şöyle anlatır:
– “Ailece Erzurum’da oturuyorduk. Ben ortaokul son sınıfta idim. Evimiz misafirsiz kalmazdı. Akraba, eş ve dostumuz az değildi. Bir gün evimize enteresan bir misafir geldi. Bu, Piyade Albay Hilmi Acar isminde bir zâttı. Babamla tanışıyorlarmış, kucaklaştılar ve misafir odasına girdiler. Ben de arkalarından gittim. Evimizde ilk defa resmî kıyafetli bir albay misafir oturuyordu. Üstelik dindardı da. Nitekim oturur oturmaz, şapkasını çıkarıp sehpaya attı, başına takkesini geçirdi. Ben, o ânda, dünyanın en olağanüstü bir olayı ile karşılaşmış gibi şaşkındım ve misafir albayı hayranlıkla seyrediyordum. Misafir albay, bir ara benimle ilgilendi. Nerede okuduğumu, hangi kitap ve gazeteleri takip ettiğimi sordu. Bir şeyler anlattım. Misafir albay, okuduklarımı kâfi bulmadı, hatta bazı zararlarını söyledi. Sonra cebinden iki adet 25 kuruşluk çıkardı ve şunları söyledi: “Hemen şimdi şu gazete bayiine gideceksin, verdiğim bu 50 kuruşla bir adet Büyük Doğu ile bir adet Ehl-i Sünnet dergisi alıp döneceksin.” Başüstüne diyerek gittim, istediği dergileri aldım. Bunun üzerine misafir albay: “Bunları sana hediye ediyorum. Artık her hafta kendin alırsın” dedi. Gerçekten dediği gibi oldu. Bu iki dergiyi yayınlandıkları sürece, asla bırakmadım, daha doğrusu bırakamadım. Üstad Necip Fazıl Kısakürek ve Abdürrahîm Zapsu Beyler’le ilk defa böyle tanıştım.”
Erzurum’da başladığı öğretmen okulunu Van’ın Erciş ilçesinde tamamlar ve 1952 yılında Konya’ya öğretmen olarak tâyin edilir. 1958 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji bölümünü bitiren Seyyid Ahmed Arvasî, Van, Balıkesir, Bursa ve İstanbul’da Pedagoji öğretmenliği yapar.
1977 yılında MHP’ye üye olarak aktif siyaset hayatına katılır. 12 Eylül darbesinin getirdiği kargaşadan o da etkilenir. 8 Ekim 1980 tarihinde İstanbul’da “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”ndan tutuklanır. Önce Dil ve İstihbarat Okulu’na, sonra da meşhur Mamak zindanlarına götürülür. İlk kalp krizini burada geçirir. 4 aylık bir hapis hayatından sonra 9 Ocak 1981’de çıktığı mahkemede beraat eder.
Düşünce dünyasına adım attığı ilk ândan itibaren, ailesinden aldığı köklü bağları, yetiştiği çevrenin ve geleneğin bağlarıyla birleştiren ve ömrünün sonuna kadar bu uğurda fikir üretip eser veren Seyyid Ahmed Arvasî, 31 Aralık 1988’de daktilosunun başında yeni bir yazı kaleme alırken ebedî âleme göçüp aramızdan ayrılmıştır.